top of page

Siz, Sizinle Çalışmayı İster miydiniz?


Siz sizinle çalımayı ister miydiniz?

Yönetici pozisyonları için yaptığımız mülakatlarda görüşmemizin temelini oluşturan iki önemli sorum oluyor adaylara:


“Siz, sizin gibi bir yöneticiyle çalışmak ister miydiniz?”

“Nasıl yönettiğinizi izah eder misiniz?”


Bu iki soru üzerine saatlerce konuşabiliriz. Hep anlattığımız gibi, en zoru insanın kendini bilmesi, kendinin farkında olmasıdır. Yönetici olduğunuzda ise bu mesele daha da zorlaşıyor. Elbette birçok kişi ne kadar demokrat, babacan, yeri geldiğinde ne kadar sonuç odaklı olabildiğinden bahsediyor. Ama inanın, bu klişe cevaplar değil duymak istediğimiz.


Dünya standartlarında liderliğin kabul görmüş bazı kuralları var zaten, bunlara sahip olmanız en temel gereksinim. Ancak yenidünyada bu da bize yetmez. Bize kendi tarzı, duruşu olan ve ilham verebilen liderler lazım.


İyi Lider Türbülansta Anlaşılır


Her şey güllük gülistanlıkken, işler belli rutin ve plan doğrultusunda yürüyorken, piyasa öngörülebilirken herkes iyi yönetici olabilir sanki değil mi? Pilotlar için söylenir, %70 oranında tüm pilotlar aynı işi aynı kalitede yapar, ama iyi-kötü pilot işin kalan %30’luk kısmında anlaşılır. Nedir işin %30’u? Ağır hava şartları, türbülansın yoğun olduğu uçuşlardır. Bu uçuşlarda ise yine teknik bilgi ve beceri değildir pilotu iyi pilot yapan. Kabin ekibini ve yolcuların duygusal durumlarını iyi yönetebilen, sakinleştirebilen pilotlardır, iyi pilotlar.


Artan global rekabet, değişen müşteri beklentileri, öngörülebilirliğin kaybolması, Y-Z kuşağı gerçekleri, kârlılık baskısı, dijitalleşme… Bunların her biri, birer türbülans zamanı değil mi bizler için?


Bunlar bizim yeni yüklerimiz. Farkındaysanız bu yüklerin çoğunda da insan faktörü söz konusu. Yani eskiye göre daha çok insan yönetimindeki başarınız sonuçlar üzerinde etkili. İnsan Kaynakları yönetimindeki başarınız ile pazardaki yeriniz arasında doğrudan korelasyon var. Etrafınızdaki iyi örnekleri bir düşünün; insan yönetiminde iyi olan pazarda da iyi oluyor. Unutmayın, bir şirketin ilk ve en önemli müşterisi kendi çalışanlarıdır.


Bu nedenle şirketler insana yatırım yapmaya eskisinden daha fazla önem verir oldu. İyi ve kötü yönetici iş sonucunu çok daha fazla etkiliyor artık. Yöneticiden beklentiler arttı. Ve şirketler liderlik modellerini ilan ettiler. Yönetim kadrolarından ne beklediklerini net olarak ortaya koydular. Yani bu yeni dünya ve rekabet koşullarında işi şansa bırakmak istemiyor hiç kimse.


Bu değişen dünyada artık çalışanlardan olağanüstü, sıra dışı şeyler istiyoruz, peki onlara sıradan davranarak, sıra dışı sonuçlar beklemeye hakkımız var mı? Ya da bu ne sonuç verir?


Lideri Yöneticiden Ne Ayırır?


Bu noktada lider ve yönetici kavramlarını ayırt edelim. Lider işin yöneticisi değil, sahibidir. Bir yönetici hem astlarına hem de üstlerine karşı sorumludur. Belirli bir iş tanımını, bir miktar bütçe ile birlikte yönetir ve beklentileri karşılamaya çalışır. Bu kağıt üzerinde yöneticiden beklenendir. Ancak liderlik vasfını da kazandığınızda işin şekli biraz daha değişiyor. İşe tutkuyla sarılıp, kendi girişiminiz, kendi işiniz gibi bakmanız gerekiyor o bütçeye. O küçük ekip, sizin bir şirketiniz, bir temsiliniz gibi olmalı. Ekibinizin kendi kültürü, kendi markası, kendi duruşu olmalı. Sizden ilham alan, duruşunuzdan etkilenen…

Bu yönüyle liderlik oldukça iddialı ve az bulunur bir özellik. Etrafınıza bakın bir gerçekte kaç lider tanıyorsunuz? Böyle söyleyip ümitsizlik de vermek istemem elbette. O zaman gelin iyi lider nasıl olur biraz tartışalım. Üzerinde durup, düşünelim ki bu konuda kendimizi geliştirmek için neler yapabileceğimizin farkına varalım. Benim burada konu edeceğim özellikler liderliğin herkes tarafından iyi bilinen tarafları değil. Evet iyi bir lider, büyük resmi doğru okur, stratejik düşünür, iyi bir planlamacıdır, hedef koyar, bu hedeflere ulaşmak konusunda taş gibi bir iradeye sahiptir, sağlam icracıdır. Vizyonunu etrafına yayar, takım kurmayı ve yönetmeyi bilir, sürekli kendini ve işini geliştirir. Bunları tartışmıyoruz. Benim söyleyeceklerim biraz daha psikolojik ve derin meseleler.


Sahicidir


Benim için olmazsa olmaz, bir numaralı şart sahicilik. İyi bir lider -mış gibi yapamaz. Lider sahici olmalıdır. İnanmadığınız bir şey üzerine liderlik kuramazsınız. Neden mi? Çünkü hemen anlaşılır da ondan. Sahte bir insandan gerçek bir lider çıkar mı?


Lider Beraber Çalıştığı İnsanların Sorumluluğunu Üstlenir


İyi bir lider, beraber çalıştığı insanların sorumluluklarını alabilmeli. Dedik ya, işin sahibi gibi olmalı. Üstelik çalışanların da sizin üzerinizde hakkı var. Hem de tahmin ettiğinizden katbekat fazla bir hak bu. Düşünsenize, ana-babalar evlatlarını sana teslim ediyor. Sen, senin gibi birine evladını teslim eder misin, hiç düşündün mü bunu? Yurtdışında çalışan bir arkadaşım şöyle bir anekdot anlatmıştı. Performans görüşmesinde yabancı olan yönetici oruç tuttuğunu anlayınca, bu nasıl bir şey merak ettim ve seni daha iyi anlayabilmek için bir gün ben de oruç tutacağım demiş. Kendisine kurallarını anlatmasını istemiş. Düşünebiliyor musunuz sahiplenmenin derecesini.


“Integrity”


Bu kelimeyi çevirmek çok zor. Her zaman doğru, tutarlı ve ahlaklı bir insan olmak diyelim biz. Kamil bir insan olmak da diyebiliriz. Henüz kendi ile ilgili meselerini çözememiş bir kişi başkalarının sorumluluğunu da alamaz sahici ve tutarlı da davranamaz. Bu bir haldir, tarifi kolay değil ama karşınızdaki kişi hemen anlar bunu. Saygınlığı da böyle kazanırsınız.


Değerlerle Yönetir


Diğer bir şart değerleri olan bir lider olmak bana göre. Buna ayık, bilinçli olmak anlamında kullanılan “consciousness hali” deniyor. Değerlerim bunlar, yaptıklarım bunlar diyecek kadar kendinizin farkında olmalı, anlık bir biçimde değer-aksiyon ilişkisini kurmalısınız, her adımda, her mailde, her toplantıda…


Bir an bile bu duruşunuzdan vazgeçmemlisiniz. Bir salona girerken, bir toplantıyı açarken, bir insanla selamlaşırken, asonsörde bir insanla göz göze gelirken…


Şu kadarını söyleyeyim beynelmilel ahlaki değerlere dayanmayan hiçbir liderlik uzun süre iş görmez, ayakta kalamaz. Bana diyorlar ki, çok ters insanlar var iş dünyasında ve hiç ahlaki değerleri yok gibi, ama yine de başarılılar. Ben de diyorum ki siz daha filmin sonunu görmediniz. Biraz daha bekleyin. Niye tüm büyük firmalar değerlerini açıklıyor. Değer odaklı mülakat sistemleri geliştiriyorlar?


Pozitif Yapabilirlik Tutumuna Sahiptir


Lider için diğer bir şart ne olursa olsun pozitif kalmasıdır. Umudu korkusundan büyüktür iyi bir liderin. Çözüm odaklı olmalıdır. İnsanlar size baktığında motive olmalı. Heyecanlanmalı, karamsarlığını üzerinden atmalı. Aklını bir şeyin nasıl olamayacağını açıklamaya değil bir işin nasıl oldurulabileceğine çalıştırmalı. Bizim patron her zaman bir çıkış yolu bulur diyebilmeli insanlar.


Kendi Oluşturduğu İklimin Farkına Varır


Yönetsel bir pozisyondaysanız mutlaka bir etki oluşturursunuz. Ama çoğu yönetici bu etkinin ne olduğu, nasıl bir iklim olarak çalışana yansıdığının farkına varmaz. İyi lider şikâyetçi olduğu şeye katkısını görebilendir. Bir şirkette çok dedikodu var diyorlar. Neden acaba? Bir şirketin neye benzediği çalışanların yöneticilerinin yüzünde ne gördüğü ile ilgili bir şeydir. Yöneticiye sorsan ama çalışanlar böyle çalışıyor ben ne yapayım der. İşte böyle bir kısır döngüyü kendi oluşturduğu iklimin farkında olan gerçek bir lider kırabilir. Bunun için profesyonel destek almaya da açık olmak gerekir zira bu farkındalık seviyesine çıkmak gerçekten zor bir iştir.


Geri Bildirim Almaya Açıktır


Liderlik için son şart olarak benim gördüğüm önemli bir özellik de ulaşılabilir, eleştirilebilir, şeffaf, rahat konuşulabilen bir insan olmak. Etrafımızdaki insanlar gördükleri eksiklikleri bize rahatça söyleyebilmeliler. Bu farkındalığı artırır, sizi güçlendirir. Yakın zamanda hiç geri bildirim almadıysanız, hemen bugün alın. Çağırın çalışanlarınızı, onlara sorun, gözlemleyin. Geri bildirim bir hediyedir, hem de paha biçilemez bir hediye. Bir başkası sizi gözlemler, değerlendirir ve siz daha iyi bir insana / lidere dönüşün diye sizi besler. Emek ister, değer ister. Bundan kendinizi mahrum etmeyin.

Michel Foucault’nun güzel bir sözü var: “Çalışmak insanı dönüştürür, nasıl bir insana dönüşmek istiyorsan öyle çalış.” Gelin biz daha ötesini düşünelim, sen nasıl yönetirsen takımın da ona dönüşür, nasıl bir ekip istiyorsan öyle yönet. Mevlana diyor ki: “Haller saridir.” Yani, duygular bulaşır… Siz etrafınızdakilere lider bir yönetici olarak tarzınızı, ruh halinizi, bakışınızı bulaştırırsınız. Bu da sorumluluktur.


Evet, şimdi en başa dönelim.


Siz nasıl bir yöneticisiniz, nasıl yönetiyorsunuz ve siz, sizinle çalışmayı ister miydiniz?


Kaynak : Bahattin Aydın | Linkedin

bottom of page