Herkes geri dönüş ya da kurtuluş hikâyelerine bayılır.
İş dünyasında hayatta kalabilmenin garantisi yoktur ve hayatta kalabilmek yük gemisi ile koca bir okyanusu geçmeye benzer. Bu yolculukta kimi zaman sakince yol alır kimi zamansa hiç beklemediğiniz bir anda sizi fazlasıyla sarsabilecek sert dalgalar ve tehlikeli fırtınalar ile karşılaşabilirsiniz. Geminizin planladığınız rota ve takvimin dışına çıkmamasını sağlamak hayati önem taşır, tabi geminiz için olabildiğince az risk içeren bir rota oluşturmak da. Ayrıca, ne kadar büyük bir gemiye sahip olursanız su yüzeyinde kalma şansınızı o denli artırmış olursunuz.
Fakat zaman zaman en büyük, en güvenilir ve en iyi donanıma sahip gemiler bile böylesi tehlikelerle karşılaşabiliyor. İş dünyası için de aynı şey geçerli. Tehlike; ekonomik gerileme, halkla ilişkiler faaliyetinde yaşanan bir rezalet ve hatta kimsenin yaklaştığını fark etmediği çok güçlü yönetimsel bir kriz olarak kendini gösterebiliyor. Hasar görmüş bir geminin denizde kalmaya devam etmesi gibi, şirketler de bazen su sızdıran çatlak yerleri onarmanın bir yolunu buluyor ve iş dünyasına geri dönüyor.
Bunu başarabilen çok fazla şirket var. Bunlar, yok olmanın eşiğindeyken dönerek bir kez daha başarıya erişti ve yeniden karlı şirketlere dönüştü. Yıllardır böyle hikâyeler anlatılıyor olsa da bu tür hikâyeler bazı açılardan hala merak uyandırıyor. Biz de, yakın geçmişte pazara geri dönüş yapan 4 şirketin ilgi çekici başarı hikâyelerini sizin için derledik. Bu hikâyelerin her biri kendi içerisinde muazzam bilgiler barındırıyor.
1. Apple
1990’ların ortasında Apple ipin üzerinde yürüyen cambaz gibiydi. Şirketin faaliyetlerine baktığımızda Rocky 4 filmini izliyor gibi hissediyorduk, tek fark ise Sylvester Stallone’nin yerine Apple’ı, Drago’nun yerine ise programlama devi Microsoft’u görmemizdi. 1997 yılına gelindiğinde, Apple artık iyiden iyiye can yeleğine ihtiyaç duyuyordu ve Bill Gates şirkete yardım elini uzattı.
Apple’ın Microsoft’tan 150 milyon dolarlık yatırım kabul etmek zorunda kaldığı o aşamaya nasıl geldiği konusu biraz karışık. Fakat sonuçta iki şirket de durumdan karlı çıktı. Apple şu anda 700 milyar dolarla dünyadaki, hatta tarih boyunca bu servete ulaşmış ilk ve tek en değerli şirket. Bir zamanlar iflasın eşiğinde olduğu düşünüldüğünde, Apple’ın hikâyesinin çok iyi bir geri dönüş hikâyesi olduğunu ayrıca söylemeye gerek yok.
2. FedEx
FedEx doğuşunu Frederick W. Smith’in Yale’de lisans öğrenicisiyken yaptığı dönem ödevlerinden birine borçlu. Smith böylesi basit bir ödevden yola çıkarak iş fikrine ilişkin konseptleri pazara uyarlayabildi ve uluslararası alanda lojistik ve gemicilik faaliyeti yürüten bir şirket kurdu. Fakat zaman geçtikçe FedEx bazı problemlerle karşılaşmaya başladı. Sonundaysa, işler o kadar kötüye gitti ki Smith çaresizce şirketin son 5 bin dolarını Las Vegas’a götürdü. Büyük bir şansla bu parayı kumarda 27 bin dolara çevirdi, ki bu 24 bin dolar tutarındaki yakıt borçlarını ödemek ve şirketi kurtarmak için yeterli bir miktardı.
Kendi geleceğini rulet masasına, zar atışına ya da birkaç oyun kartına bağlayan ve sonunda da sektörün multimilyarder liderine dönüşen bir şirket şüphesiz tarihin en büyük geri dönüş hikâyesini de beraberinde getirmiş demektir.
3. Chrysler
Tıpkı Ford ve GM gibi, bir zamanlar Amerikan endüstrisinin direği olan Chrysler da 2000’li yılların sonuna doğru zorlu bir dönemin içine girdi. Asıl sorun şuydu ki, Amerikan otomobil şirketleri müşterilerin yurtdışından ithal edilen daha ucuz ve daha verimli arabalardansa kendi ürünlerini satın almaya devam edeceklerini düşünmüş fakat yanılmışlardı. Bu yanılgı yüzünden, Chrysler 2008 yılında Amerikan devletinin de desteği ile Avrupa şirketi Fiat tarafından devralındığında çoktan yok oluşun eşiğine gelmişti. O zamandan beri, Chrysler yeniden pazarda hayat bulmaya başladı. Şirketin Jeep ve Dodge gibi birçok markası araba tutkunları arasında yeniden ilgi uyandırdı. Şu anda ise şirketin durumu gittikçe iyileşme gösteriyor.
Chrysler’in bir zamanlar neredeyse yok olduğuna inanmak ne kadar da zor.
4. IBM
IBM’in iflastan kurtuluş öyküsü otomobilden bilişim sektörüne kadar tüm zamanların en büyük geri dönüş hikâyelerinden biri. Forbes tarafından yayınlanan rapora göre, IBM’in yüz yüze kaldığı tehlike müşteri ihtiyaçlarının hızla uzağına düşmesi ve kronik şekilde çok az büyüyor olmasıydı. Ayrıca şirket donanım ve yazılım alanını domine edebileceğini iddiasını kaybetmişti.
Pazar kültüründe bazı büyük değişiklikler yaşanana ve IBM’in güçlü yanlarının yeniden değerlendirilmeye başlanmasına kadar bu durum şirketin bocalamasına neden oldu. Yeni IBM ise her zamankinden daha dinamik, mücadeleci, odaklı ve verimli bir hal almıştı. Bu yeni hali ile de pazarda büyük bir etki oluşturmaya başardı. Bu başarıdaki aslan payına sahip olan kişi 1993 yılında şirketin yönetimini alan Lou Gerstner. O olmasaydı IBM 2011 yılında 100. yılını kutlayabilir miydi, bilinmez.
Comments